Kayıtlar

Sinead O'Connor

Resim
                                                    Sosyal medyada profil fotoğrafı olarak çok kullanırdım bunu. Hemen arkasından mesajlar sitemler gelirdi. Korkuyoruz, değiştir diye.Her hangi bir anlamı olduğundan değil. Sadece seviyorudum bu kareyi.  Hafızamda hep olumlu bir izlenim oluşturmuştur.     Sinead O'Connor'un İngiltere-İrlanda savaşını protesto etmek için saçlarını kazıması sonra vatikana  saldırıp papanın fotoğrafını yırtması ona diğer sanatçılara farklı bakmama neden olmuştur her ne kadar istikrarsız bir hayatı olsada. 90'lı yıllarda     "Nothing Compares 2 U"  şarkısıyla kazandığı   Grammy ödülünü reddederek Abd ve savaş karşıtı bir izlenim bıraktı. Sanatçı kimliğinin yanında politik kimliğiyle de hep ön planda oldu.  Çok sonra  rahibe olduğunu açıkladı pap anın elini öptü, sonra lezbiyen olduğunu açıkladı, bu arada birkaç kere evlendi. Dört çocuğunu da bakamıyorum diye devlete verdi.  Her nereden baksanız saçma sapan bir hayat işte. Ama o

Kürk Mantolu Madonna

Resim
                                                               Kitabı okumamak ayıp değil! Okumuş gibi yorum yapmak ayıp! Geçtiğimiz hafta bir program sunucusunun gafıyla gündeme gelen Kürk Mantolu Madonna  kitabı, sosyal medyada gündeme geldi. Takip edenler bilir ki bu gaftan önce de bir çok yayınevinin ''en çok satalanlar'' arasında yerini alıyordu. Bu vesileyle ülkemizin entelektüellerini az biraz eleştirip kitabın yorumuna geçeceğim. Kitabı okumamak ayıp değil! Okumuş gibi yorum yapmak ayıp. Bilmediğini bilmeyip, biliyormuş gibi davranan entelektüellerimizin hazin sonudur yaşananlar. Kendileri falanca caz grubunun solistinin sevgilisinin ismini bilmeyi kültür zannederler.  Falanca caz müziğini dinlemeyenleri de kendilerine denk saymazlar. Entelektüel takılan üniversite hocamız bunlara örnek olarak, toplumun büyük bir kesimini de bize dahil ederek, '' siz bilmezsiniz, ben bilirim'' der. Kibir zirve... programlarda boy göstermeyi severl

Yazımı Kışa Çevirdin (Leyla'm)

Resim
Bu yazıyı yazarken fonda bu türkü var! İki çocuğuyla bir başına bırakmıştır hayat arkadaşı... acısı büyük. Alır  sazını ellerine  bu   türküyle  içini döker. ''Nereye baksam sen ordasın'' der.  Bir zaman sonra   İzzet Altınmeşe alır mikrofonu eline, '' söz ve müziği benim olan bir eseri sizinle paylaşmak istiyorum'' der. O günden  sonra acısı ikiye katlanmıştır Neşet Ertaş 'ın. Hayat arkadaşının acısı yetmezmiş gibi, onun için yazdığı eserin kendisine ait olduğunu kanıtlamak için de mahkemelerde dolaşmıştır. Nafile! Acısı yeterince büyüktür üstadın ve daha fazla uğraşamadı mahkemelerde. İzzet Altınmeşe , bir sürü sahte belgeyle  eserin telif hakkını alır mahkemeyle. Sonrasında  türküyü dinleyen herkes kararını verir ki bu eser bozkırın tezenesi kokmakta; İzzet Altınmeşe 'nin böyle bir türküyü yazamayacağını bilir. Ve eser herkes tarafından Neşet Ertaş 'ın olarak kabul edilir.  Hak yerini bulmuştur...

Otobüste Öfke Patlaması

Resim
       Keyifli bir günün ardından ilk durakta, canım ülkemin entelektüelleriyle aynı otobüsteyiz. Halk otobüslerimiz anlayıp görebilen herkese, her gün bir kıssa sunuyor adeta ve ben kıssanın tam ortasındayım. Yeterince dolu olan otobüste bastonlu bir amca... dudakların da büyükçe bir de yara var. Boş yer olmadığından orta kapının yanında tutunu verdi ve hemen arkamda.             Birileri yer verir ümidiyle bekledim.. yok!   Ön tarafta oturan canım ülkemin entelektüellerin duyacağı ses tonuyla amcaya  ''müsaade isteyip bir yerde otursaydınız amca'' deyiverdim. Konuşmamızı duyan biri kıpırdamadan, isteksizce ''oturmaz mısınız amca?'' dedi. Amcam yüzünde ki isteksizliği görmüş oldu ki kibarca reddetti. Amcaya karşı mahçubiyet  duyan ben; yerin dibine girmek üzereyim. Amcaya karşı olan mahçubiyetim henüz geçmemişken ilk durakta bir amca daha bindi. Bu amcamın da elinde baston niyetiyle tuttuğu büyükçe bir şemsiye var. Ve hemen yanımda... Ve yine aynı m

''1984'' Kitap yorumu

Resim
Yazar: George Orwell Çeviri:     Celal Üster Tür:        Roman Kitabı sevgili Deep'in blogunda görmüştüm. Yorumunu ve anlatımın çok beğenmiştim. Orwell 1947 yılında yazmış. Roman aslında, bugünün emperyalist ülkelerin amaçlarını, hedeflerini yazmış diyebilirim.( Kitabı ben öyle  yorumladım.) Romanın baş kahramanı Winston Smith, içinde bulunduğu  ortamla uyumsuz, yalnız bir kişidir. Akıl dışı bulduğu baskı düzenine muhalefet etmeye,  Büyük Birader'e meydan okumaya çalışır. Direnişine Julia da destek olur. Birlikte düzene  karşı gelirler. Kendilerine yeni bir yaşam kurmak isterler. Ne var ki, bir süre sonra  yakalanırlar. Akıl almaz işkenceler görürler. İşkencelere dayanamazlar ve birbirlerine ihanet  ederler. Romandaki dokunaklı şarkının sözleri bu ihaneti şöyle tanımlar: "Kestane ağacının  altında/ Sen beni sattın, ben de seni."  Savaş Barıştır Hürlük Köleliktir Cahillik Kuvvettir Amaç, kelime sayısını  azaltarak, eleştirel y

Değer Yargılarımız

Resim
       İçinde bulunduğumuz dünyanın şartları gereği, insanların hayat standartları ve  değerleri çok çabuk değişiyor. Hatta öyle bir değişiyoruz ki önceden benimsediğimiz değerler, yargılar yüz seksen derece dönüyor. Ve bir öncekini kötüleye biliyoruz. Bizim böyle olmamızda ki etkenlerin sayısı azımsanmayacak şekilde çok ve etkili. Bunun en önemlisi ve en etkilisi medya. Teknoloji çağında yaşıyor olmamız, medyanın etki alanın ve başarı oranını arttırıyor. Bu da daha fazla iletiye ve yönlendirmeye maruz kaldığımız anlamına geliyor. Bize dayatılan şeyleri medya yardımıyla  artık çok çabuk benimser olduk.Öyle ki sorgulamak dahi aklımıza gelmiyor. Bizim için, bize dayatılan şey artık bir genelleme oluyor, sıradanlaşıyor, her şey olağan bir şeymiş gibi geliyor. 1930 yılında yapılan bu reklam çalışması ''kilo al, mutlu yaşa'' amaçlı yapılmış bir reklam çalışmasıdır. Oysa günümüze baktığımızda tam tersi bir çalışma yürütülüyor. Zayıf insanın güzel olduğu, kilolu insanları

Necip Fazıl Anısına

Resim
        Star gazetesi öncülüğünde üçüncüsü düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri, bu yıl Kültür ve Turizm bakanlığının işbirliğiyle gerçekleşiyor. Toplumun, fikir ve düşünce yapısının oluşması, yerine oturması için eserleriyle, konferanslarıyla büyük uğraşlar veren hatta bedeller ödeyen üstadın adına bugün güzel şeylerin yapılması elbette sevindirici olması gerekirdi.... öyle olmadı ne yazık ki! .Her ne kadar geçen sene ödülü alanlar pek sevdiğim ve adına yarışır  kimseler olması bu organizasyonu eleştirmeme mani olamayacak.         Üstadın tek çocuğu olan Mehmed Kısakürek'in, gerekli mercilerden  defalarca talebine rağmen üstadın hakettiği Necip Fazıl  müzesi açılmış değildir. Üstelik bugün yapılmakta olan Necip Fazıl Ödülleri, Mehmed Kısakürek'in izni alınmadan yapılmaktadır. Kendisi talep ettiği müzenin açılmaması ve izni olmadan babasının isminin kullanılmasını sosyal medya hesabından şu sözlerle açıklıyor; ''Necip Fazıl adına kim ödül verdiyse  onu şiddetle kınıyo